İDARENİN İŞLEMİ NEDENİYLE TAZMİNAT
Anayasanın 125. maddesinin son fıkrasında “ İdare, kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlüdür” kuralına yer verilmiştir.
2577 Sayılı İdari Yargılıma Usulu Kanunu’nun 12. maddesinde ise idari işlem nedeniyle hakları zarar görenlerin Danıştay`a ve İdare ve Vergi Mahkemelerine doğrudan tam yargı davası veya iptal ve tam yargı davalarını birlikte açabilecekleri gibi önce iptal davası açarak bu davanın karara bağlanması üzerine kararın bildiriminden başlayarak dava süresi içinde tam yargı davası açabilecekleri kuralı getirilmiştir.
Anılan yasa hükmüne göre, iptal davasının karara bağlanması üzerine, açılacak tam yargı davalarında ilgililere iki seçenek tanınmıştır. Bu seçeneklerden birisi iptal davasına ilişkin kararın ilgiliye tebliğinden itibaren 60 gün içinde tam yargı davası açmak diğeri ise, iptal kararına karşı kanun yollarına başvurulması sonucunda verilecek kararın ilgiliye tebliğinden itibaren 60 günlük dava açma süresi içinde tam yargı davası açmaktır.
İdare kural olarak yürüttüğü kamu hizmetiyle nedensellik bağı kurulabilen zararları tazminle yükümlü olup; idari eylem veya işlemlerden doğan zararlar idare hukuku kuralları çerçevesinde, hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk ilkeleri gereği tazmin edilmektedir.
İdareler, yürütmekle yükümlü bulundukları kamu hizmetlerini gereği gibi yerine getirmekle, bu hizmetin işleyişini sürekli olarak kontrol etmek ve hizmetin yürütülmesi sırasında gerekli önlemleri almakla yükümlüdür. İdarenin yürütmekle görevli olduğu bir hizmetin kuruluşunda, düzenlenişinde veya işleyişindeki nesnel nitelikli bozukluk, aksaklık veya eksiklik şeklinde tanımlanabilen hizmet kusuru; hizmetin kötü işlemesi, geç işlemesi veya hiç işlememesi hallerinde gerçekleşmekte ve idarenin tazmin yükümlülüğünün doğmasına yol açmaktadır. Ancak, bu yükümlülüğün doğabilmesi için ortada bir zararın olması, zarara yol açan eylemin idareye yüklenebilir olması, ayrıca zararla eylem arasında nedensellik bağının bulunması koşullarının gerçekleşmiş olması gerekmektedir.
Öte yandan, tazminat hukuku ilkelerine göre de, manevi tazminat gerçekte bir tazmin aracı değil, doyurma (tatmin) aracıdır. İdarenin hukuka aykırı eylem ve işlemi nedeniyle manevi değerlerinde bir eksilme meydana gelen, duyduğu acı, elem, ızdırap üzüntü ve sarsıntı nedeniyle yaşama zevki azalan kişiye manevi tazminat adı ile bir miktar para verilerek, onun bu yoldan doyurulması (tatmin edilmesi) sağlanır.
Yukarıda yer verilen ilkelere göre idarece tesis edilen işlem nedeniyle ilgililerin zarar görmesi halinde işlemin iptali ile aynı anda tazminat davası açılabileceği gibi işlemin iptal edilmesi üzerine de tazminat davası açılabilir
Örneğin;
Kişi adına tahakkuk ettirilen Ecrimisil ihbarnamesinin iptali istemiyle açılan davada mahkemece iptal kararı verilmesi halinde idari işlem nedeniyle doğan zararlarında ödenmesi gerektiği açıktır.
Danıştay 10. Dairesin 2001/3070 E. , 2005/157 K. Sayılı kararında;
“Bu durumda, ..1998 tarihinde davacıdan tahsil edilen ancak kesinleşen yargı kararı ile iptal edilen ecrimisil düzeltme ihbarnamesine konu alacak …1999 tarihinde davacıya iade edilmiş ise de, … hukuka aykırılığı yargı kararı ile saptanmış olan idari işlemden kaynaklanan zararın idarece tazmin edilmesi gerektiği açıktır.” Şeklindedir.