Dava dilekçesi
[vc_row][vc_column width=”1/3″][/vc_column][/vc_row][vc_row][vc_column width=”2/3″][vc_column_text]DAVA DİLEKÇESİ HAZIRLANIRKEN DİKKAT EDİLMESİ GEREKEN HUSUSLAR:
2577 Sayılı Kanun’un 4001 sayılı Kanunla değişik idari davaların açılmasını düzenleyen 3.maddesinde; “idari davaların, Danıştay, idare mahkemesi ve vergi mahkemesi başkanlıklarına hitaben yazılmış imzalı dilekçelerle açılacağı, dava dilekçelerinde tarafların ve varsa vekillerinin veya temsilcilerinin ad ve soyadları veya unvanları ve adreslerinin, davanın konu ve sebepleri ile dayandığı delillerin, davaya konu olan idari işlemin yazılı bildirim tarihinin, tam yargı davalarında uyuşmazlık konusu miktarın gösterileceği, dava konusu kararın ve belgelerin asılları ve örneklerinin dava dilekçesine ekleneceği, dilekçeler ile bunlara ekli evrak örneklerinin karşı taraf sayısından bir fazla olacağı, anılan Kanunun 3622 sayılı Kanunla değişik 15.maddesinin 5.fıkrasında da; yeniden verilen dilekçelerde aynı yanlışlıklar yapıldığı takdirde davanın reddedileceği hükümleri yer almıştır.
Bu çerçevede idari davalarda ve vergi davalarında hazırlanan dava dilekçesinin yukarıda yer verilen kanuni düzenlemeye uygun olarak hazırlanması zorunludur. Dilekçede bahsedilen istemin terettüt göstermeyecek şekilde açık ve net olarak belirtilmesi gerekmektedir.
Dava dilekçesinin başlangıç ve sonuçta yer verilen istemler birbiriyle uyumlu olmalıdır.
Dava dilekçesi ekine iptali istenilen işlem ve dilekçede gösterilen tebliğ tarihine (ki dilekçede iptali istenilen işlemin tebliğ tarihi açıkça gösterilmelidir) ilişkin tebliğ alındısı eklenmelidir.
Yukarıda bahsedilen yasa maddesi gereği dava dilekçesi ve eklerinin iki nüsha olması gerekir.
Dava konusu edilerek iptali istenilen kararın açıkça iptali istenilmek suretiyle bizzat imzalı iki nüsha dilekçeyle davanın açılması gerekir.
İdari yargıda, işlemlerin yargısal denetimi, dava dilekçelerindeki başlangıç ve sonuç kısmı uyumlu olarak, itiraz edilen yada iptali istenen işlemin tarih ve sayısının açıkça belirtilmesi, diğer yargı yollarına başvuru ve görevsizlik kararı üzerine bu kararların tebliğ ve kesinleşmesi üzerine yasal sürede idare mahkemelerine itiraz edilebileceği, tereddüte mahal vermeyecek şekilde, tarihsel sıralamasıyla idari işlemin tarih ve sayısı belirtilen dilekçelerle davanın açılması gerekmektedir.
GÖREVLİ MAHKEME:
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 14.maddesinin 3.fıkrasının (a) bendinde yer alan “görev” konusu ilk inceleme konuları arasında yer almış, 15.maddesinin 1. fıkrasında, 14.maddesinin 3/a bendine göre adli yargının görevli olduğu konularda idari mahkemeye açılan davanın görev yönünden reddine karar verileceği hükme bağlanmıştır.
Dolayısıyla idare ve vergi mahkemelerine dava açmadan önce uyuşmazlığın idare ve vergi mahkemelerinin girmesi gerekmektedir. Bu kapsamda bazı özel kanunlarda uyuşmazlığın çözümünde hangi yargı yolunun görevli olduğu açıkça belirtilir. Böyle açık hükmün varlığı halinde ilgili kanunda hangi yargı yolu görevli gösterilmiş ise belirtilen yargı yoluna dava açılması gerekir.
YETKİLİ MAHKEME
İdare hukukunun yönetsel yargı yerlerince genel kabul görmüş ”kozalist” niteliği gereği; idarelerce kullanılacak her türlü “yetkinin” mutlaka yasalarla ve/veya yasalara uygun alt düzenleyici nitelikte bir hukuk normu ile açıkça tanınması gerekmektedir. Yine idarelerin bu yetkiyi tüm yönetsel işlemlerin sonuçsal amacı olan”kamu yararı” amacına ve belirlenmiş şekil, sebep ve konulara yönelik olarak kullanması gerekeceği tartışmasızdır. Ayrıca idarelere üstlendikleri kamu hizmetlerinin yerine getirilmesi sırasında yasal metinlerle tanınan yetkilerin, yer ve zaman yönünden sınırlanıp tanımlanabileceği de tartışmasızdır.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 32.maddesi; idari davalarda genel yetki kuralını belirleyerek; “Göreve ilişkin hükümler saklı kalmak şartıyla, bu kanunda veya özel kanunlarda yetkili idare mahkemesinin gösterilmemiş olması halinde, yetkili idare mahkemesi dava konusu idari işlemin veya idari sözleşmeyi yapan idari merciin bulunduğu yerdeki idare mahkemesidir.” Kuralına yer vermiştir
İDARİ MERCİ TECAVÜZÜ
2577sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 13/1.maddesinde hakları ihlal edilmiş olanların idari dava açmadan önce,bu eylemleri yazılı bildirim üzerine veya başka bir suretle öğrendikleri tarihten itibaren 1 yıl ve herhalde eylem tarihinden itibaren 5 yıl içinde ilgili idareye başvurarak haklarının yerine getirilmesini istemeleri gerekmektedir. İsteklerinin kısmen veya tamamen reddi halinde, bu konudaki işlemin tebliğini izleyen günden itibaren veya istek hakkında altmış gün içinde cevap verilmediği takdirde bu sünenin bittiği tarihten itibaren dava süresi içinde dava açabilirler.”hükmü yer almış, anılan yasanın 15.maddesinin 1/e bendinde ise aynı yasanın 14.maddesinin 3/b bendine aykırı bir durumun saptanması halinde dilekçelerin görevli idari merciine tevdiine karar verileceği hüküm altına alınmıştır.
Dolayısıyla ilgili kanununda dava konusu işlem için itiraz öngörülmüşse bu yol kullanılma idarece bu başvuruya verilen cevaba göre dava açma yoluna gidilmelidir.
EHLİYET
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2.maddesinin 1.fıkrasının (a) bendinde iptal davalarının menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılabileceği öngörülmüştür.
Bu durumda idare hukukunun genel ilkelerine göre iptal davası açılabilmesi için gerçek ya da tüzel kişiler ile dava konusu edilen işlem arasında mankul ve ciddi bir ilişkinin, diğer bir deyişle menfaat bağının bulunması gerekmektedir.
Menfaat ihlali koşulu, iptal davalarının kabulü ve dinlenebilmesi içir aranılan önkoşullardan biridir. Gerek öğretide gerekse yargısal içtihatlarda bu koşul, subjektif ehliyet koşulu olarak kabul edilmekle birlikte; bu tür menfaat ihlalinden gerçek ve tüzel kişilere iptal davası açma yeterliliğini sağladığını gösterecek kesin bir ölçü ortaya konulamamakta ve bu ilişki kural olarak iptal davasına konu olan işlemin niteliğine göre saptanmaktadır.
Genelde; kişisel, meşru ve güncel bir menfaatin varlığı ve bunların ihlali, menfaat ilişkisinin kurulmasında yeterli sayılmakta ve bu husus davanın niteliğine ve özelliğine göre idari yargı mercilerince belirlenmekte, davacının idari işlemle gerçek, güncel ve kişisel bir menfaat ilişkisinin varlığı, davayı açma ehliyeti için gerekli görülmektedir.
KESİN VE YÜRÜTÜLMESİ GEREKLİ İŞLEM
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 14.maddesi; davayı kabul koşulları arasında dava konusu işlemin “idari davaya konu olacak kesin ve yürütülebilir bir işlem olup olmadığı” yönünden incelenmesini öngörmüş, 15/1-b.maddesinde ise; işlemin kesin ve yürütülebilir olmaması durumunda “davanın reddine” karar verileceği hüküm altına alınmıştır.
Hukuk aleminde idarenin değişiklik, yenilik doğuran irade açıklamaları şeklinde genel ifadesini bulan “idari işlem”ler, Anayasal sınırlar içinde “görev ve yetki”lere haiz olan idarenin yükümlülüklerini yerine getirme ve özellikle kamu hizmetlerini görebilmede sahip olduğu başlıca vasıtalardan biridir.
Yasal bir tanımı olmayan idari işlemin nitelikleri öğreti ve idari yargı kararlarıyla belirlenmektedir. Buna göre bir tasarruf veya kararın idari işlem sayılabilmesi için bunun bir kamu kurumunca ya da idare örgütü içinde yer alan bir idari makamca verilmiş olması, idarenin idare hukuku alanında gördüğü idari faaliyetlerle ilgili bulunması gerekir. Diğer bir deyişle idarece kullanılan yetki ile serdedilen kamusal irade, etki ve sonuçlarını idare hukuku alanında göstermelidir.İdari işlemlerin genel kabul görmüş temel nitelik ve özellikleri olarak tek yanlılık, kanunilik ve uygulanabilirlik sıralanabilir.
İdari yargı yerinde iptal davası açılabilmesi için idari işlemin kesin ve yürütülebilir olması zorunludur.Kesin ve yürütülebilir bir işlem deyimi; işlemin tamamlanması için gerek idari usul kuralları uygulanarak yetkili kamu görevlisi veya görevlileri tarafından imzalanan bu durumu ile uygulamaya konulan ve kendi başına hukuki sonuçlar doğuran, idarenin tek taraflı ve buyurucu gücüne dayanan işlemleri ifade etmektedir.
İdari işlemin kesinliği; işlemin uygulanmaya hazır, tamam bir işlem olduğunu göstermektedir.İdari işlemin yürütülebilirlik özelliği ise; kamu gücü ve kudretinin üçüncü kişiler üzerinde, ayrıca bir başka işlemin varlığına gerek olmaksızın, doğrudan doğruya çeşitli hukuki sonuçlar doğurmak suretiyle etkisini gösterdiği işlemlerdir.
Öte yandan, açıklayıcı ve bilgi verici işlemler belirli bir hukuki durumu ya da olguyu belirtmekle yetinen ve idari işlem değeri bulunmayan işlemler olup, uyarıcı, ihbar edici, davet edici, yineleyici ya da hatırlatıcı nitelikteki tüm işlemler bu kategori içerisinde yer alırlar ve bu işlemler yeni bir hukuki durum yaratmadıklarından iptal davasına konu olamazlar.
SÜRE
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasası’nın 7. maddesinde dava açma süresinin özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde Danıştay’da ve İdare Mahkemelerinde altmış ve Vergi Mahkemelerinde otuz gün olduğu, bu sürelerin idari uyuşmazlıklarda yazılı bildirimin yapıldığı tarihi izleyen günden itibaren işlemeye başlayacağı hükme bağlanmıştır.
Aynı Yasanın üst makamlara başvurma başlıklı 11. maddesinde ise, ilgililer tarafından idari dava açılmadan önce idari işlemin kaldırılması, geri alınması, değiştirilmesi, veya yeni bir işlem yapılması üst makamdan ,üst makam yoksa,işlemi yapmış olan makamdan idari dava açma süresi içinde istenebileceği, başvurmanın, işlemeye başlamış olan idari dava açma süresini durduracağı, altmış gün içinde bir cevap verilmezse isteğin reddedilmiş sayılacağı, isteğin reddedilmesi veya reddedilmiş sayılması halinde dava açma süresi yeniden işlemeye başlayacağı ve başvurma tarihine kadar geçmiş sürenin de hesaba katılacağı hükmü alıtına alınmıştır. Bu madde ile, hakkında dava konusu edilecek bir işlem bulunan ilgililerinin, dava açmadan önce idareye başvuru haklarının bulunduğu hususu genel olarak düzenlenmekte; böylece ilgililere dava açmadan önce değişik olanaklar sağlanmış olmaktadır.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 12 nci maddesinde, ilgililerin haklarını ihlal eden bir idari işlem dolayısıyla Danıştay’a ve idare ve vergi mahkemelerine doğrudan doğruya tam yargı davası veya iptal ve tam yargı davalarını birlikte açabilecekleri gibi ilk önce iptal davası açarak bu davanın karara bağlanması üzerine, bu husustaki kararın veya kanun yollarına başvurulması halinde verilecek kararın tebliği veya bir işlemin icrası sebebiyle doğan zararlardan dolayı icra tarihinden itibaren dava süresi içinde tam yargı davası açabilecekleri, bu halde de ilgililerin 11 inci madde uyarınca idareye başvurma hakları saklı olduğu hükmüne yer verilmiş, Yasa’nın 11 inci maddesinde, ilgililer tarafından idari dava açılmadan önce, idari işlemin kaldırılması, geri alınması değiştirilmesi veya yeni bir işlem yapılması üst makamdan, üst makam yoksa işlemi yapmış olan makamdan, idari dava açma süresi içinde istenebileceği, bu başvurmanın, işlemeye başlamış olan idari dava açma süresini durduracağı, altmış gün içinde bir cevap verilmezse isteğin reddedilmiş sayılacağı, isteğin reddedilmesi veya reddedilmiş sayılması halinde dava açma süresinin yeniden işlemeye başlayacağı ve başvurma tarihine kadar geçmiş sürenin de hesaba katılacağı hükme bağlanmış, 7 nci maddesinde ise özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde idare mahkemelerinde dava açma süresinin altmış gün olduğu hükmü getirilmiş,14 üncü maddesinin 3/e bendinde dava dilekçelerinin süre aşımı yönünden inceleneceği, 15 inci maddesinin 1/b bendinde ise; 14 üncü maddenin 3/e bendinde yazılı halde davanın reddine karar verileceği hükmüne yer verilmiştir.
12.maddenin son cümlesinin yollamada bulunduğu 11. maddesi “üst makamlara başvurmayı” düzenlemekte olup, ilk üç fıkrası “ ilgililer tarafından idari dava açılmadan önce idari işlemin kaldırılması geri alınması değiştirilmesi veya yeni bir şilem yapılması üst makamdan, üst makam yoksa işlemi yapmış olan makamdan idari dava açma süresi içinde istenebilir. Bu başvurma, işlemeye başlamış olan idari dava açma süresini durdurur. Altmış gün içinde bir cevap verilmezse istek reddedilmiş sayılır. İsteğin reddedilmesi veya reddedilmiş sayılması halinde dava açma süresi yeniden işlemeye başlar ve başvurma tarihine kadar geçmiş süre de hesaba katılır.” hükmünü taşımaktadır.
12. madde belirtilen seçeneklerin dışında dördüncü bir seçeneği daha düzenlemiş bulunmakta ve ilgililerin “…. bir işlemin icrası sebebiyle doğan zararlardan dolayı icra tarihinden itibaren dava açma süresi içinde tam yargı davası” açabileceklerine işaret etmektedir. Bu cümle 521 sayılı Danıştay Kanunun 71. maddesine 1740 sayılı Yasa ile yapılan değişiklikle eklenmiş ve 2577 sayılı Yasanın 12. maddesinde 71. maddenin değişik metni aynen tekrarlanmıştır. 521 Sayılı Yasanın söz konusu maddesinde yapılan değişiklik gerekçesine göre hakkın ihlali işlemin icrası (uygulaması) tarihinde vuku bulmuş ise tam yargı davası işlemin uygulandığı tarihten itibaren yasal süre içinde açılabilecektir.
2577 sayılı Kanunun 13. Maddesinde; “İdari eylemlerden hakları ihlal edilmiş olanların idari dava açmadan önce, bu eylemleri yazılı bildirim üzerine veya başka suretle öğrendikleri tarihten itibaren bir yıl ve her halde eylem tarihinden itibaren beş yıl içinde ilgili idareye başvurarak haklarının yerine getirilmesini istemeleri gereklidir. Bu isteklerin kısmen veya tamamen reddi halinde, bu konudaki işlemin tebliğini izleyen günden itibaren veya istek hakkında altmış gün içinde cevap verilmediği takdirde bu sürenin bittiği tarihten itibaren, dava süresi içinde dava açılabilir.
Görevli olmayan adli ve askeri yargı mercilerine açılan tam yargı davasının görev yönünden reddi halinde sonradan idari yargı mercilerine açılacak davalarda, birinci fıkrada öngörülen idareye başvurma şartı aranmaz.” hükmüne yer verilmiştir.
Yine aynı Yasanın14/3-e maddesinde dilekçelerin “süre aşımı” yönünden de inceleneceği, 15. maddesinin 1/b bendinde ise, bu Kanunun 14. maddesi uyarınca yapılan ilk incelemede “süre aşımı” bulunması halinde davanın reddine karar verileceği hükme bağlanmıştır.
Yukarıda bahsi geçen hükümlerden, idari eylemlerden hakları ihlal edilmiş olanların idari dava açmadan önce, zararı meydana getiren eylemin öğrenildiği tarihten itibaren bir yıl ve her halde eylem tarihinden itibaren beş yıl içinde uğranıldığı ileri sürülen zararın tazminen ödenmesi istemiyle ilgili idareye başvurmaları gerektiği, bu isteklerin kısmen veya tamamen reddi halinde bu konudaki işlemin tebliği üzerine veya istek hakkında altmış gün içinde cevap verilmediği takdirde bu sürenin bittiği tarihten itibaren dava süresi içinde dava açılması gerektiği, görevli olmayan yargı mercilerine açılan tam yargı davasının görev yönünden reddi halinde sonradan idari yargıda açılacak davada “idareye başvuru” şartının aranmayacağı, ancak görevsiz yargı yerinde açılan davanın eylemin öğrenildiği tarihten itibaren bir yıl içinde açılması gerektiği açıktır.
HUSUMET
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 15. Maddesi uyarınca idari işlemi tesis eden idareye karşı dava açılmalıdır.
SONUÇ VE ÖZET: İdarenin herhangi bir işlem veya eylemi nedeniyle zarara uğrayan kişiler idare ve vergi mahkemelerine yukarıda bahsedilen kurallara yer verilerek düzenlenen dava dilekçesiile dava açılmalıdır. Dava dilekçelerinin hangi usule göre düzenleneceği 2577 sayılı İdari Yargılama Usul Kanununun 3. Ve 5. Maddelerinde ayrıntılı olarak belirtilmiş aski yönde düzenlenen dava dilekçelerinin ise aynı yasanın 14. Ve 15. Maddeleri uyarınca reddedileceği açıklanmıştır.
[/vc_column_text][/vc_column][vc_column width=”1/3″][/vc_column][/vc_row]